13.11.2015
Hicret OSTA
Hicret OSTA
TKL 301| Response Paper
BİR
KAMU DAVASI
Sanığın kimlik tespitinin ardından
savcılık iddianamesi, sanığın yüzüne okunur.
Falan Devlet’in
Savcısı, Plato:
__ Sanık
E…, gerçeklik olarak varsaydığı fakat kopyanın kopyası olmaktan öteye gidemeyen
şeyleri anlattığı birtakım kelime oyunları ile topluma kötü örnek olabilecek
karakterleri taklit ve temsil ederek, insanların dengelenmesi gereken duygularını
harekete geçirmek suretiyle, genelde toplum özelde ise gençler üzerinde fena
etkiler bırakmakta, tümüyle toplumun ahlakına mugayir duygu ve düşüncelere
sebep olmaktadır. Gerçekliği yansıtma iddiasıyla akıldan çok vehimle hareket
eden sanık E…’nin, söylediği yalanlar ile toplumu kandırması, sunduğu kötü
karakterler ile ahlaksızlığı meşrulaştırması ve duyguları canlandırılıp akıldan
uzaklaştırılan insanlar ile ideal topluma ulaşma hedefine zarar vermesi
neticesinde cezalandırılmasına karar verilmesi kamu adına iddia olunur.
Hakime:
__ Sanık E…, az evvel dinlediğiniz iddianamedeki
suçlamaları kabul ediyor musuz?
Uzun
bir sessizliğin ardından Hakime, susma hakkını muhafaza eden sanık için
devletin atadığı Kamu Avukatı Aristoteles’e döner:
__
Sanık E…’nin avukatı Sayın Aristoteles, sanık hakkındaki suçlamaları kabul
ediyor musunuz?
Kamu Avukatı
Aristoteles:
__
Sayın Hakime Hanım, müvekkilim hakkındaki tüm suçlamaları reddediyorum.
Öncelikle iddianamede yer alan, müvekkilimin gerçekliği yansıtma iddiasıyla
yalan söylediği ve toplumu gerçeklik adı altında vehimlere inandırdığı iddiası
kesinlikle doğru değildir. İlk olarak dikkat çekmek istediğim husus, müvekkilim
bir tarihçi değildir. Bu nedenle gerçekte olup biteni aktarma gibi bir ödevi de
bulunmamaktadır. Bir tarihçinin aksine, müvekkilim gerçekte olan bitenden daha
çok olasılık veya sebep-sonuç ilişkisi içinde olmasından kaçınılamayacak
ihtimalleri dile getirmektedir.
Savcı:
__
Fakat Hakime Hanım, siz de bilirsiniz ki bizi her an yanıltabilecek olan
duyularımızın algıladığı bir nesneler dünyasının içerisindeyiz. Bu nedenle
gerçeklik, yalnızca değişmeyen idealar dünyasında aranabilir ve ancak zihinle
kavranabilir. Sanığın söylediği ve yaptığı her şey olmuş, ya da Avukat
Aristoteles’in itiraz ettiği gibi olması muhtemel şeyler dahi olsa, bu dünyaya
ait olan nesnelerin yansıması olduğundan, gerçeklikten uzak kalacaktır ve yanılsamadan
öteye gidemeyecektir. Dolayısıyla sanığın yalan söyleyip toplumu aldattığı iddiası,
bizce hala geçerliliğini korumaktadır.
Kamu Avukatı:
__
Sayın Hakime Hanım, Savcı’nın bahsettiği idealar dünyası, nesneler dünyasından
ayrı bir yerde değil, tam da nesneye içkin bir şekilde bulunmaktadır. Diğer bir
adıyla form dediğimiz idea, maddeyle iç içe bulunmaktadır. Formsuz bir madde
olamayacağına göre her nesne ideasıyla birlikte varlığına kavuşmaktadır. Bu
halde müvekkilim, olasılıklardan bahsederken gönderme yaptığı her şey ideasıyla
birlikte vardır ki bu da yansıttığı nesnelerin gerçeklikten kopuk olmadığının
en büyük kanıtıdır. Dolayısıyla iddia makamının buyurduğu gibi, “gerçek olmayan
nesneler dünyasını yansıtmak suretiyle toplumu aldatma” gibi bir amaç
müvekkilim tarafından asla güdülmemektedir.
Hakime:
__
Bize sunulan iddianamedeki bir diğer suç durumu, müvekkilinizin sunduğu kötü
karakterler ile toplumun ahlakını olumsuz etkilediği ve dahi insanların duygularını
harekete geçirerek mantıktan uzaklaştırdığı, tüm bunların sonucunda ise
toplumun düzenine ket vurması ve toplumu yanlış bir şekilde kanalize ederek
devlete zarar vermesidir. Aksini söyleyebilir misiniz?
Kamu Avukatı:
__
Öncelikle Hakime Hanım, müvekkilimin insanların duygularına hitap ettiğini ve
onları canlandırdığı iddiasını kabul ediyorum. Fakat bu, Savcı Plato’nun
söylediği gibi insanları mantıksal düşünceden uzaklaştırmak adına yapılan bir
iş, hele ki neticesinde toplum düzenine kast etme gibi bir düşünce için asla
değildir. Bilakis, duygular aracılığıyla toplum düzeninin çok daha sağlam hale
getirilmesi amaçlanmaktadır. Şöyle izah edebilirim; müvekkilim insanlara acıma
ve korku hislerini yaşatarak, bu duyguların boşalımını sağlar. Böylece insanları
sağaltan, duygulardan arındıran müvekkilim, onları ruhsal açıdan çok daha sakin
ve dengeli hale getirerek, toplum-devlet birlikteliğine olumlu manada katkıda
bulunmaktadır.
Savcı:
__
Müsadenizle bir hususu belirtmek isterim, Avukat’ın sunduğu bu
itiraz kabul edilse dahi, kötü karakterlerin toplum üzerindeki olumsuz etkisi
yadsınamaz. Bu minvalde sanığın sansür yoluyla cezalandırılmasını talep ediyorum.
Kamu
Avukatı:
__
Doğrusu biz kötü yerine kusurlu karakterler demeyi daha uygun buluyoruz. Az
evvel belirttiğim üzere, müvekkilim insanların duygularını harekete geçirmek
suretiyle onların kontrollü hale gelmesini sağlamaktadır. Fakat yaşatılması
arzulanan duyguların karşı tarafa etki edebilmesi için, müvekkilimin insanların
özdeşim kurabileceği karakterler yaratması gayet olağandır. Yoksa hedeflenen
duygular havada kalacaktır. Öncelikle seçilen karakterlerin özde iyi olduklarına,
fakat gerek sebep-sonuç ilişkisi içinde kaçınamadıkları hataları gerekse
muhtemel kusurları sebebiyle, insan ve hayat gerçekliğine daha çok
yaklaştıklarına şahit oluyoruz. Her anlamda mükemmel bir karakterin seçilmesi,
müvekkilimle temas halinde olan insanların bahsedilen karakterlerle özdeşim
kurmalarına engel olur, çünkü mükemmel insan hatasız ve günahsız şekliyle
yaşamına devam eder normal bir insanın aksine. Hataları, kusurları nedeniyle
acı ve korku yaşayan ya da yaşatan karakter ise muhatabı olan insanların
kendisiyle özdeşim kurabilmesi sayesinde kendi yaşadığı duyguları aktarma
fırsatı bulmuş olur ki müvekkilim daha önce de söylediğim gibi muhataplarını
böylece arındırarak, toplum yararına bir iş yapmış olmaktadır. Sayın Hakime
Hanım, savunmam bu noktada sona ermiştir.
Hakime:
__ Karar
verilmiştir! Hükmün ilanı için herkesi ayağa davet ediyorum.
Duruşmadaki herkes teker teker ayağa
kalkarken, sanık sandalyesinden üzerinde EDEBİYAT yazan bir kağıt parçası yere
düştü yalnızca…