10 Şubat 2016 Çarşamba

Hayâlî Bey Divanındaki Güzellik Unsurlarından Kaş ve Kirpik.

    
7.5.2015

TKL 205 | Hicret Osta




Hayâlî Bey Divanında "Kaş" ve "Kirpik"


İÇİNDEKİLER

ÖZET
GİRİŞ
I. Hayalî Bey’in Hayatı ve  Sanat Anlayışı
II. Hayalî Bey Divanında Kaş
III. Hayalî Bey Divanında Kirpik
IV. Sonuç
KAYNAKÇA

 ÖZET
         
     Divan edebiyatının önemli şairlerinden kabul edilen Hayali Bey’in, divanında sevgiliye ait güzellik unsurlarından olan kaş ve kirpiği hangi hayal ve teşbihlerle kullandığını tespit ve tasnif etmek amacıyla oluşturduğumuz bu metinde, öncelikle divan şiirinin önemli bir teması olan aşkın mahiyeti ele alınmaya çalışılacaktır. Ardından bu “aşk”ın kahramanları olarak karşımıza çıkan sevgili ve aşığın divan edebiyatında hangi yapı içerisinde konumlandırıldıkları izah edilecektir.

     Divan edebiyatına mahsus sevgili ve aşık profilinin çizilmesinin nihayetinde, Hayali Bey’in yaşamı hakkında kısa bir bilgilendirilme yapılarak, onun sanat anlayışına değinilecektir. Sonrasında ise, divan edebiyatında sevgilinin kaş ve kirpiğinin daha çok hangi teşbih ve hayallerle kullanıldığı ifade edilip, devamında örnek beyitler eşliğinde Hayali Bey’in sevgilinin kaşı ve kirpiğini şiirlerinde ele alış şekli ortaya konmaya çalışılacaktır.


GİRİŞ

     Aşk, tüm dünya edebiyatının ana ve önemli temalarındandır. “Bütün edebiyatların en beşerî yönünü teşkil eden aşk, divan şiirinde konvansiyonel mahiyette bir tema olarak başka edebiyatlardakinden farklılıklar gösterir.”1 Bu farklılıkların en temelinde divan şiirinin tek taraflı bir aşkı ihtiva etmesi yatar. “Onda seven ve aşkın ıstırabını çeken yalnız aşıktır.”2 Buna mukabil “sevgili ise aşığın duygularına karşı seyirci tavrı takınan, ilgisini ondan esirgeyen bir tutum içinde görünür.”3

     Divan şiirinde tek taraflı bir aşkın mevcudiyeti dışında sevgilinin tek, aşığın ise pek çok oluşu, bu şiir türündeki aşk’ı diğer edebiyatlardaki aşk temasından bir kez daha ayırmaktadır. Çok sayıda bulunan aşıklar birbirlerinin rakibi sayılırlar ve sevgiliyi kendi aşklarına inandırma çabası içindedirler. Bunun için de olmadık işkencelere ve acılara gönüllü bir şekilde razıdırlar. Şair de bu aşıklardan biri olarak şiirinde sevgiliye olan hasretini, onun güzelliğini, sevgili sebebiyle çektiği cefaları, yaptığı fedakarlıkları dile getirir.

     Yukarıda bahsi geçtiği üzere divan edebiyatındaki sevgili profili geleneksel olarak süregelen, belli bir hattın dışına çıkmayan özelliklere sahiptir. “Cevr oku atar, cana kasdeder, zulüm ve eziyette aşırı sınırları zorlar. Kimse ona hesap soramaz… Gönlü taştır, aşığa yâr olmaz, ele geçmez, vuslatı yoktur… Aşığın ağlaması ona zevk verir… Kısacası o, dert ve bela, cevr ü cefanın yegane temsilcisidir.”4 Sevgilinin bu özelliklerinin dışında, tasavvufi göndergelerle Allah olarak anılması da özellikle mutasavvıf şairlerde sıklıkla görülen bir durumdur. Sevgilinin tek taraflı seviliyor oluşu tasavvufi açıdan sevgilinin Allah, aşkın ise ilahi bir aşk olarak okunabilmesine olanak tanımıştır.5

     Özelliklerini tanıtmaya çalıştığımız sevgilinin aşığı etkileyen, kendine bağlayan güzellik unsurları da sevgilinin kendisine çok benzer özellikler taşımaktadır. Göz, kaş, kirpik, saç, ben, gamze gibi daha pek çok sayabileceğimiz güzellik unsurları devamlı surette aşığı tehlikeli bir biçimde yaralamaya, avlamaya, ona eziyet etmeye gayretlidir. Bu metinde ise, güzellik unsurlarının içinde aşığı etkileme bakımından rolü büyük olan kaş ve kirpik göz önüne alınarak, bu iki unsurun 16. yüzyılın önemli divan şairlerinden Hayali Bey’in divanında hangi teşbih ve hayaller aracılığıyla yer bulduğunun tespit ve tasnifi yapılmaya çalışılacaktır.

I. Hayalî Bey’in Hayatı ve  Sanat Anlayışı
    
     Asıl adının Mehmed olduğu bilinen Hayali Bey, 16. Yüzyılın temsilci şairlerinden biridir. Vardar Yenicesi’nde doğup yetişen şair, Yenice’ye gelen Kalenderî şeyhi Baba Ali Mest-i Acemî ve müritlerinin cezbesine kapılıp, onlarla birlikte defa kez İstanbul’a gelir. Kısa zamanda yeteneği keşfedilen Hayali Bey hami bulmakta zorluk çekmez. Padişahlardan da lütuf gören şairin, dönemin kıskanç nazarlarına maruz kaldığını görüyoruz. Fakat bu söylemler onun “diyar-ı Rum’un sultanü’ş-şuarası” olarak anılmasına engel olamamıştır. Tezkirelerde de yer alan Hayali Bey’in ardından hatırı sayılır bir miras bıraktığı bilinmektedir.6

     Yazmış olduğu şiirleri derlediği tek bir divanı bulunan Hayali Bey’in kasidelerden ziyade gazelleri daha fazla takdir toplamıştır. “Çihresinde görüben lem’a-i nûr-ı Nebevî / Bir Işk dilberinün aşkına oldum alevi” beyitiyle tasavvufa nasıl dahil olduğunu anlatan Hayali Bey’in sanat anlayışında, tasavvufi etkinin varlığı hissedilebilmektedir. Şiirlerinin tabanında tasavvufi bir yaklaşım olduğunu görmekle beraber, Hayali Bey’i yalnızca bir mutasavvıf şair olarak nitelendiremeyiz. Divanında çok sayıda beşeri aşktan bahisle yazılmış gazeller de bulunmaktadır.

II. Hayalî Bey Divanında Kaş

     Sevgilin güzellik unsurlarından biri olan kaş, divan edebiyatında “adeta bir fitne dükkanı” olarak tanımlanır. “İçindekiler de göz, kirpik ve gamzedir… Sevgilinin saçı ile yakınlık kurup onu da fitneye ortak etmek ister… Kaşın en büyük özelliği eğri oluşudur. Bu eğrilik onun hareketlerinde de vardır.”7 Divan edebiyatında kaşın genel anlamda mahiyetini veren bu alıntı, kaşın göz, kirpik, gamze, saç gibi diğer güzellik unsurlarıyla bağlantılı ve işbirliği içerisinde hareket ettiğini bize göstermektedir.

     Hayali Bey’de de genellikle bu anlatıma uygun bir şekilde kaşın, diğer güzellik unsurlarıyla tenasüplü bir biçimde ya da eğriliğine göndermede bulunularak değişik teşbihlerle beyitlerde yer aldığını görürüz. Hayali Bey divanında kaş ve teşbihlerini ihtiva eden pek çok beyit bulunmaktadır. Şekil veya anlam açısından kaşın hangi teşbih ve hayallerle kullanıldığını, örnek beyitlerle göstermeye çalışacağız.
  

  Hilâl:

     Hayali Bey’in divanında kaşın şekil itibariyle hilale benzetildiği beyitler bulunmaktadır. Hilal esas alınarak kurulan beyitlerde, kaş hilal gibi güzel bulunmakta, hatta aşık sevgilin kaşının hilalden daha güzel olduğuna inanmaktadır. “Hilal sevgilinin kaşını görünce boynunu büküp aşığa ‘Allah yardımcın olsun’der.”8 Hilal bile kendisine benzetilen kaşın karşısında hayranlığını gizleyememiş ve aşığa sabır dilemiştir.
 
     Hayali Bey, kaşı hilale teşbih ederek yazdığı başka bir beyiti tasavvufi bir söylemle dile getirmiştir:

“Bir kalenderhânedür âlem deyu îmâ eder
Gel nazar kıl mâh-ı nevde şol tıraş olmuş kaşa”

      Kalenderi meşrebine mensup olanların başı bir aynaya dönüştürmek adına kaş, saç sakal gibi baş kısımda bulunan tüyleri tıraş ettikleri bilinmektedir. Küçük yaşta aralarına katıldığı kalenderileri anan şair de “hilali tıraş olmuş kaş, dünyayı da bir kalenderhane olarak tasavvur etmektedir.”9


Yay:

     Şekil açısından kaşın yay’a benzetilmesi ve kirpiklerin de ok olarak düşünülerek bir uyumlu bir söyleyişin yakalanması, divan şiirinde kaşın çok kez yay olarak anılmasına sebep olmuştur. Hayali Bey’in de şiirlerinde sıklıkla bu teşbihi kullandığını görmekteyiz. Örnek bir beyit verecek olursak:

“Derd okların ol kaşı keman cânuma atdı
Bir gün demedi bunu dahi Tanrı yaratdı”

     Yazımızın giriş kısmında da belirttiğimiz gibi sevgili acımasızlığı ile tanınmaktadır divan edebiyatında. Bu durumda kaşın yay olarak düşünülmesi, sevgiliye aşığa ok atabilmesi için fırsat tanımaktadır. Beyitte de söylendiği şekliyle sevgili hiç acımadan yay kaşlarını kullanarak aşığın canına kasteder. Sevgiliyi bir savaşçı gibi algılamamıza neden olan bu tür beyitlerde yay’a tenasüplü bir şekilde, çoğu kez kirpikler kastedilerek ok, hadeng, peykan kelimeleri de kullanılır. Özetle, neredeyse bir savaşçı olarak tahayyül edilen sevgilinin güzellik unsurları da onun elinde bir nevi savaş aletlerine dönüşmektedir, kaşta olduğu gibi.


Kılıç:

     Eski inanışlara göre hazineleri kılıç ile tılsımlamak, onların muhafazasını sağlamaktadır. Sevgilinin yüzü de bir hazine sayıldığından, kaşları yüzü koruyan kılıçlar olarak nitelendirmiştir Hayali Bey.10 Burada sevgilinin bir başka güzellik unsuru olan yüzün, kaşlar ile birlikte kullanımı söz konusudur:

“Genc-i cemalün üstüne konmuş tılısm ile
Bu vechden dedüm ol iki ebruvâna tîğ”


Mihrâb:

     “Kaş bazen bir mihrab, kıble veya secde-gah yani mesciddir. Aşık böylece sevgilinin cemaline yönelir.”11 Hayali Bey’in de kaşı mihraba teşbih ederek kurduğu bir beyit şöyledir:

“Mihrab kaşun içre gözün olalı imam
Kılmağ içün vuzu’ bana hûn-ı ciğer yeter”

     “Mihraba benzeyen kaşının içinde gözün imam olalı beri, bana abdest suyu olarak ciğer kanı yeterlidir.”12 Sevgilinin kaşının mihraba, gözünün ise imama benzetildiği bu beyitte yine sevgilin acımasızlığı anlatılmaktadır aslında. Çünkü sevgilinin kaş ve gözü o derece yaralamıştır ki aşığı, abdest almak için aşığın ciğerinden dökülen kanlar yeterli olacaktır. Hayali Bey’in burada kaşı diğer bir güzellik unsuru olan gözle birlikte kullandığı görülmektedir.


   Karga:

     Aşıklara zulmetmeyi seven sevgilinin saçları bir kement gibi aşıkları avlamakta, perişan etmekte, onların gönüllerini çelmektedir. Bu anlamda sevgilinin saçları avcı kuş olarak anılabilmektedir. Bir beyitte Hayali Bey, saçları avcı kuş, siyah rengi dolayısıyla kargaya benzettiği kaşları ise bu avcı kuşun kurbanı olarak tasvir etmiştir:

“Zülfün kim oldı kaşunun üstinde âşikâr
Bir şâhbâzdur ki anı zâğa saldılar”

     Yukarıdaki beyitte kurban yerine konulan kaşların, Hayali Bey’in başka beyitlerinde aşıkları avlayan özelliğinden dolayı avcı bir kuş olarak da kabul edilen sevgilinin gözlerinin kanatlarına, ya da bizzat avcı kuşların kendisine benzetildiği görülmektedir.


Yazı:

     Sevgilinin parlak yüzünün kitap sayfalarına benzetilmesi, kaşların da bu sayfa üzerindeki yazılara benzetilmesini olanaklı kılmıştır. Mürekkebin renginin siyah olması ve mürekkebe misk katılması, kaşın siyah ve misk kokulu oluşuyla bağdaştırılmış ve bu şekilde yapılan benzetmeler beyitlerde yerini almıştır.13 Hayali Bey’in sevgilinin kaşını yazıya benzeterek oluşturduğu bir beyit şöyledir:  

 “Misk ile kâfurdan levh üzre ebrûlar mıdur
Yâ güzellik şûhluk alnunda yazular mıdur”


Balık:

     Sevgilinin yanağının su olarak düşünülmesi, kaşların da şekil olarak balıklara benzetilmesine olanak tanımıştır. Balıkların birbirleriyle savaştıkları vakit kanlarının su yüzüne çıkması, sevgilinin sinirlenip kaş çatması ve dolayısıyla yanaklarının kırmızılaşmasına işaret sayılmıştır.14 Bu minvalde Hayali Bey’in bir beyiti şöyledir:

“Çatsa iki kaşını al olur ârız-ı yâr
Kan tutar su yüzünü mâhîler uğraşında”


Râ:
Kaşın eğriliğine gönderme yapmak için kullanılan benzetmelerden biri de Arapçadaki râ harfidir. Hayali Bey bu teşbihi şöyle dile getirmiştir:

“Kametüm râ kaşlarun fikriyle oldu dâl-i derd
Söylesem derdâ ki uğratmaz beni oralara”

     Kaşların fikriyle aşığın boyu dal-i derd olmuş, yani aşığın beli bükülmüştür. Derd işarettir ki. “oralara” deyişiyle hem oralar hem de o râ gibi olan kaşlar kast edilir.15

          Yukarıda örnek beyitlerle göstermeye çalıştığımız benzetmeler Hayali Bey’in kaş söz konusu olduğunda sıklıkla başvurduğu ifade biçimleridir. Ama bunların dışında Hayali Bey kaşı, “tel, na’l, sırât, tâk, zünnûn, keşti, siper, siyâsetgah-ı İbrahim, kol, dalga, siyeh-gûş” gibi kaş ile şekilsel ve bağlamsal ortak noktaları olan başka unsurlara benzeterek de ifade etmiştir.16 Zengin bir teşbih yelpazesiyle kaşı şiirinde kullanan Hayali Bey, bu tür sevgiliye dair beyitlerinde daha çok beşeri aşkı anlatmıştır.

III. Hayalî Bey Divanında Kirpik

     Divan edebiyatında sevgilinin kirpikleri şu özelliklere haizdir: “Müje ve müjgan adları altında kirpikten bahsedilirken onun gamze gibi yaralayıcı ve öldürücü vasıfları söylenir. Kirpik, oklarını aşığın üzerine salar. Kirpikler göz kapaklarına saf saf dizilirler. Saç ve kaş gibi karadırlar. Aşık, kirpiğin saldığı oklara hedef olmak ister. Kirpik, yerine göre kılıç veya hançer olabilir.”17 Hayali Bey’in de genel olarak kirpik kullanımında bu anlamları takip ettiğini görüyoruz.


Ok:

     Kaş bahsinde de belirtildiği gibi, kaş ve kirpik ikilisinin hem şekilsel olarak yay ve ok ikilisine çokça benzemesi, hem de sevgilinin avcı ve kıyıcı özellikleri göz önüne alındığında ona ait bu güzellik unsurlarının birer savaş aleti olarak tasavvur edilmelerindeki uygunluk, divan edebiyatında bu ikiliyi neredeyse ayrılmaz hale getirmiştir. Bu nedenle divan şairleri bu ikili benzetmeyi sıklıkla kullanmışlardır. Hayali Bey’deki kirpik kullanıma bakarsak:
    
“Tîrün ey kaşı keman geldükçe sahn-ı sineme
Sadr-ı dilde cân ana teklüf edüp yer gösterür”

     Adeta savaşçı olarak hayal edilen sevgili, oklarıyla aşığı yaralar. Eziyet dahi olsa sevgiliden gelen her şeye razı olan aşık ise bu durumdan üzüntü duymaz. Hatta, kirpik oku gönüle vuslat va’d etmişti, acaba o lütfunun zamanı gelmedi mi” diyerek sabırsızlanır.18


Kılıç:

     Kirpiğin yaralayıcı, öldürücü özelliğinin olması, onun kılıç olarak adlandırılmasına müsade etmiştir. Sevgilinin gözleri kılıçlarla kuşatılmış veya sevgilinin kirpikleri aşığın kanını akıtmak için hazır bulunmaktadır. Hayali Bey bir beyitte kirpik-kılıç benzetmesini şu şekliyle kullanır:

“Müjen hançereri reşkî belinin bükdü şemşiîrün
Görel’den kaşlarun câna kemânun başı kayudur”

     Kılıcın eğik oluşunu güzel bir sebebe dayandıran şair, kılıcın kirpiğe özenmekten ötürü belinin büküldüğünü söyler.19 Ok örnekli beyitte olduğu gibi, şekil yönünden savaş aletlerine benzerlikleri ve aşığı öldürücü sıfatları sebebiyle kirpik, kaş ile birlikte uyumluluk içinde kullanılmıştır bu beyitte de.


Cellâd:

     Sevgilinin, aşığın mahvını isteyen, onu perişan eden bir hayal olarak tanımlandığından söz etmiştik. İşte bu sevgilinin güzellik unsuru olan kirpik, kan isteyen bir cellad olarak da tasavvur edilebilmektedir. Hayali Bey’in kirpiği cellad benzetmesiyle kullandığı beyit şöyledir:

“Dem geçer mi kim müjen cellad olup kan istemez
Lahza mı var kâkülün halüm perişan istemez”

     Sevgilinin acımasızlığına gönderme yapan şair, onun kirpiklerini her daim kendisinden kan isteyen bir cellad olarak tasvir etmiştir. Üstelik kirpiğin saç ile birlikte kullanılması tesadüfi değildir. Saçın aşığı perişan edici özelliğine gönderme yapılarak, kirpikler ile beraber aşığın mahvını istedikleri söylenmektedir nihayetinde.


Karınca:

     Karıncanın bulduğu yemleri yuvasına taşıması gibi, kirpik de karıncaya benzetilerek sevgilinin hayalini aşığın vücuduna ulaştırmaya çalışır. Hayali bir beyitte bu teşbihi şöyle ifade eder:

“Fikr-i hâlün müje gözden ten-i sad-çâke çeker
Mûr kim dane bula kûşiş eder hake çeker”

     Divan edebiyatında sevgili oldukça yüce ve erişilmez kabul edilir. Bu anlayışın izleğinde, aşığın hiçbir zaman net bir biçimde sevgilinin yüzünü göremediğini, ona ulaşamadığını bilmekteyiz. En fazla onu bir an için görmüş olabilen aşık, sevgilinin bu görüntüsünü gözünde korumaya çalışır. Bu bilgiyle birlikte beyit ele alınırsa, karıncanın taneyi yuvasına taşıması gibi, kirpiğin de aşığın gözündeki sevgili hayalini aşığın bedenine taşımaya çalıştığı anlatılmaya çalışılmaktadır. Dolayısıyla kirpik-göz ikilisinin, şekilsel ve anlamsal açıdan birlikteliğinin ince bir hayal üzerine işlendiğini söyleyebiliriz.

IV. Sonuç

      Divan edebiyatının en önemli temalarından biri olan aşk, şahısların aralarında duydukları kuvvetli duygular ve bunların hikaye edilişi şeklinde konu olmaz divan şiirine. Halihazırdaki bir perspektiften sınırları çizili bir anlatıdır aşk. Aşık, daima tek taraflı bir şekilde sevgiliye hayrandır ve her an canını onun için vermeye hazırdır. Aşığın bu tavrına mukabil sevgili ise olabildiğince acımasız, gaddardır aşığa karşı. Üstelik söz konusu sevgili bir tane, bu sevgilinin peşinde ona pervane olan aşıklar sayıca epey fazladır.

     Aşığın sevgiliye hayran hale gelmesi, ona bağlanması sevgilinin güzellik unsurları sayesindedir ki, her biri sevgili gibi kan dökmeye, aşığı yaralamaya, ona eziyet etmeye çoktan gönüllüdür. Bizim bu metinde ele aldığımız kaş ve kirpik de aynen bu beyandaki gibi genellikle aşığa sıkıntı veren unsurlarlar olarak betimlenmiştir divan edebiyatında. Çoğu kez bir savaş aleti görünümünü alan kaş ve kirpik, başka benzetmelerle kullanılsalar dahi, aşığa eza etmekten geri durmayan tavırlarını hep korumaktadırlar.

     16. yüzyılın önemli şairlerinden olan Hayali Bey’in kaş ve/ya kirpiği merkeze alarak kurduğu beyitlerini incelediğimizde, divan edebiyatındaki sevgili ve aşık konumlarının korunduğunu söyleyebiliriz öncelikle; sevgili ulaşılmaz ve onun etki alanından çıkamayan aşık. Bu anlamda Hayali Bey’in kaş ve kirpiği, divan edebiyatının geleneksel yapısı içinde acımasız addedilen sevgilinin aşığa zarar vermede kullandığı birer aleti, aracı olarak tasavvur etmeye ağırlıklı olarak devam ettiğini söyleyebiliriz.
_______________________________________________________________
1-2-3. TDV İslam Ansiklopedisi, Ömer Faruk Akün (İstanbul: TDV Yayın ve Matbaacılık, 2006), “Divan Edebiyatı” maddesi.
4-5. İskender Pala, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü (İstanbul: Kapı Yayınları, 2013), 402.    
6. TDV İslam Ansiklopedisi, Cemal Kurnaz (İstanbul: TDV Yayın ve Matbaacılık, 2006), “Hayali Bey” maddesi.
7. İskender Pala, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü (İstanbul: Kapı Yayınları, 2013), 130.
8-9. Cemal Kurnaz, Hayali Bey Divanının Tahlili (Ankara: Kurgan Edebiyat Yayınları, 2012), 151.
10. Cemal Kurnaz, Hayali Bey Divanının Tahlili (Ankara: Kurgan Edebiyat Yayınları, 2012), 152.
11. İskender Pala, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü (İstanbul: Kapı Yayınları, 2013), 131.   
12. Çavuşoğlu, Mehmed, Hayâlî Bey ve Divânı’ndan Örnekler (Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları,1987), 115.
13-14-15. Cemal Kurnaz, Hayali Bey Divanının Tahlili (Ankara: Kurgan Edebiyat Yayınları, 2012), 153.
16. Cemal Kurnaz, Hayali Bey Divanının Tahlili (Ankara: Kurgan Edebiyat Yayınları, 2012), 159.
17. İSkender Pala, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü (İstanbul: Kapı Yayınları, 2013), 277.
18. Cemal Kurnaz, Hayali Bey Divanının Tahlili (Ankara: Kurgan Edebiyat Yayınları, 2012), 159.
19. Cemal Kurnaz, Hayali Bey Divanının Tahlili (Ankara: Kurgan Edebiyat Yayınları, 2012), 160.



KAYNAKÇA

Çavuşoğlu, Mehmed. Hayâlî Bey ve Divânı’ndan Örnekler. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları,1987.

 Kurnaz, Cemal. Hayalî Bey Divanının Tahlili. Ankara: Kurgan Edebiyat Yayınları, 2012.

Pala, İskender. Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü. İstanbul: Kapı Yayınları, 2013.

TDV İslam Ansiklopedisi. Cemal Kurnaz. 17 Cilt.  İstanbul: TDV Yayın ve Matbaacılık, 2006.

TDV İslam Ansiklopedisi. Ömer Faruk Akün. 9 Cilt.  İstanbul: TDV Yayın ve Matbaacılık, 2006.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder