İÇİNDEKİLER
ÖZET
GİRİŞ
I.
Hayalî Bey’in Hayatı ve Sanat Anlayışı
II.
Hayalî Bey Divanında Kaş
III. Hayalî Bey Divanında Kirpik
IV.
Sonuç
KAYNAKÇA
Divan edebiyatının önemli şairlerinden
kabul edilen Hayali Bey’in, divanında sevgiliye ait güzellik unsurlarından olan
kaş ve kirpiği hangi hayal ve teşbihlerle kullandığını tespit ve tasnif etmek
amacıyla oluşturduğumuz bu metinde, öncelikle divan şiirinin önemli bir teması
olan aşkın mahiyeti ele alınmaya çalışılacaktır. Ardından bu “aşk”ın
kahramanları olarak karşımıza çıkan sevgili ve aşığın divan edebiyatında hangi
yapı içerisinde konumlandırıldıkları izah edilecektir.
Divan edebiyatına mahsus sevgili ve aşık
profilinin çizilmesinin nihayetinde, Hayali Bey’in yaşamı hakkında kısa bir
bilgilendirilme yapılarak, onun sanat anlayışına değinilecektir. Sonrasında
ise, divan edebiyatında sevgilinin kaş ve kirpiğinin daha çok hangi teşbih ve
hayallerle kullanıldığı ifade edilip, devamında örnek beyitler eşliğinde Hayali
Bey’in sevgilinin kaşı ve kirpiğini şiirlerinde ele alış şekli ortaya konmaya
çalışılacaktır.
GİRİŞ
Aşk,
tüm dünya edebiyatının ana ve önemli temalarındandır. “Bütün edebiyatların en
beşerî yönünü teşkil eden aşk, divan şiirinde konvansiyonel mahiyette bir tema
olarak başka edebiyatlardakinden farklılıklar gösterir.”1 Bu
farklılıkların en temelinde divan şiirinin tek taraflı bir aşkı ihtiva etmesi yatar. “Onda seven ve aşkın ıstırabını çeken yalnız aşıktır.”2
Buna mukabil “sevgili ise aşığın duygularına karşı seyirci tavrı takınan,
ilgisini ondan esirgeyen bir tutum içinde görünür.”3
Divan şiirinde tek taraflı bir aşkın mevcudiyeti dışında sevgilinin tek,
aşığın ise pek çok oluşu, bu şiir türündeki aşk’ı diğer edebiyatlardaki aşk
temasından bir kez daha ayırmaktadır. Çok sayıda bulunan aşıklar birbirlerinin
rakibi sayılırlar ve sevgiliyi kendi aşklarına inandırma çabası içindedirler. Bunun
için de olmadık işkencelere ve acılara gönüllü bir şekilde razıdırlar. Şair de
bu aşıklardan biri olarak şiirinde sevgiliye olan hasretini, onun güzelliğini,
sevgili sebebiyle çektiği cefaları, yaptığı fedakarlıkları dile getirir.
Yukarıda bahsi geçtiği üzere divan edebiyatındaki sevgili profili
geleneksel olarak süregelen, belli bir hattın dışına çıkmayan özelliklere
sahiptir. “Cevr oku atar, cana kasdeder, zulüm ve eziyette aşırı sınırları
zorlar. Kimse ona hesap soramaz… Gönlü taştır, aşığa yâr olmaz, ele geçmez,
vuslatı yoktur… Aşığın ağlaması ona zevk verir… Kısacası o, dert ve bela, cevr ü
cefanın yegane temsilcisidir.”4 Sevgilinin bu özelliklerinin
dışında, tasavvufi göndergelerle Allah olarak anılması da özellikle mutasavvıf
şairlerde sıklıkla görülen bir durumdur. Sevgilinin tek taraflı seviliyor oluşu
tasavvufi açıdan sevgilinin Allah, aşkın ise ilahi bir aşk olarak okunabilmesine
olanak tanımıştır.5
Özelliklerini tanıtmaya çalıştığımız
sevgilinin aşığı etkileyen, kendine bağlayan güzellik unsurları da sevgilinin
kendisine çok benzer özellikler taşımaktadır. Göz, kaş, kirpik, saç, ben, gamze gibi daha pek çok sayabileceğimiz güzellik unsurları devamlı surette aşığı tehlikeli bir biçimde yaralamaya, avlamaya, ona eziyet etmeye gayretlidir. Bu metinde ise, güzellik unsurlarının içinde aşığı etkileme bakımından rolü büyük olan kaş ve kirpik göz önüne alınarak, bu iki unsurun 16. yüzyılın önemli divan şairlerinden Hayali Bey’in divanında hangi teşbih ve hayaller aracılığıyla yer bulduğunun tespit ve tasnifi yapılmaya çalışılacaktır.
I. Hayalî Bey’in Hayatı ve Sanat Anlayışı
Asıl adının
Mehmed olduğu bilinen Hayali Bey, 16. Yüzyılın temsilci şairlerinden biridir. Vardar
Yenicesi’nde doğup yetişen şair, Yenice’ye gelen Kalenderî şeyhi Baba Ali Mest-i
Acemî ve müritlerinin cezbesine kapılıp, onlarla birlikte defa kez İstanbul’a
gelir. Kısa zamanda yeteneği keşfedilen Hayali Bey hami bulmakta zorluk çekmez.
Padişahlardan da lütuf gören şairin, dönemin kıskanç nazarlarına maruz
kaldığını görüyoruz. Fakat bu söylemler onun “diyar-ı
Rum’un sultanü’ş-şuarası” olarak anılmasına engel olamamıştır. Tezkirelerde de
yer alan Hayali Bey’in ardından hatırı sayılır bir miras bıraktığı
bilinmektedir.6
Yazmış olduğu şiirleri derlediği tek bir divanı bulunan Hayali Bey’in
kasidelerden ziyade gazelleri daha fazla takdir toplamıştır. “Çihresinde görüben lem’a-i nûr-ı Nebevî / Bir Işk
dilberinün aşkına oldum alevi” beyitiyle tasavvufa nasıl dahil olduğunu anlatan
Hayali Bey’in sanat anlayışında, tasavvufi etkinin varlığı
hissedilebilmektedir. Şiirlerinin tabanında tasavvufi bir yaklaşım olduğunu
görmekle beraber, Hayali Bey’i yalnızca bir mutasavvıf şair olarak nitelendiremeyiz.
Divanında çok sayıda beşeri aşktan bahisle yazılmış gazeller de bulunmaktadır.
II. Hayalî
Bey Divanında Kaş
Sevgilin güzellik unsurlarından biri olan
kaş, divan edebiyatında “adeta bir fitne dükkanı” olarak tanımlanır.
“İçindekiler de göz, kirpik ve gamzedir… Sevgilinin saçı ile yakınlık kurup onu
da fitneye ortak etmek ister… Kaşın en büyük özelliği eğri oluşudur. Bu eğrilik onun hareketlerinde de
vardır.”7 Divan edebiyatında kaşın genel anlamda mahiyetini veren bu alıntı, kaşın göz,
kirpik, gamze, saç gibi diğer güzellik unsurlarıyla bağlantılı ve işbirliği
içerisinde hareket ettiğini bize göstermektedir.
Hayali Bey’de de genellikle bu anlatıma uygun bir şekilde kaşın, diğer
güzellik unsurlarıyla tenasüplü bir biçimde ya da eğriliğine göndermede
bulunularak değişik teşbihlerle beyitlerde yer aldığını görürüz. Hayali Bey
divanında kaş ve teşbihlerini ihtiva eden pek çok beyit bulunmaktadır. Şekil
veya anlam açısından kaşın hangi teşbih ve hayallerle kullanıldığını, örnek
beyitlerle göstermeye çalışacağız.
Hilâl:
Hayali Bey’in divanında kaşın şekil itibariyle hilale
benzetildiği beyitler bulunmaktadır. Hilal esas alınarak kurulan beyitlerde,
kaş hilal gibi güzel bulunmakta, hatta aşık sevgilin kaşının hilalden daha
güzel olduğuna inanmaktadır. “Hilal sevgilinin kaşını görünce boynunu büküp
aşığa ‘Allah yardımcın olsun’der.”8 Hilal bile kendisine benzetilen
kaşın karşısında hayranlığını gizleyememiş ve aşığa sabır dilemiştir.
Hayali Bey, kaşı hilale teşbih ederek yazdığı başka bir beyiti tasavvufi
bir söylemle dile getirmiştir:
“Bir kalenderhânedür âlem deyu îmâ eder
Gel nazar kıl mâh-ı nevde şol tıraş olmuş
kaşa”
Kalenderi meşrebine mensup olanların başı
bir aynaya dönüştürmek adına kaş, saç sakal gibi baş kısımda bulunan tüyleri
tıraş ettikleri bilinmektedir. Küçük yaşta aralarına katıldığı kalenderileri
anan şair de “hilali tıraş olmuş kaş, dünyayı da bir kalenderhane olarak
tasavvur etmektedir.”9
Yay:
Şekil açısından kaşın yay’a benzetilmesi ve kirpiklerin de ok olarak
düşünülerek bir uyumlu bir söyleyişin yakalanması, divan şiirinde kaşın çok kez
yay olarak anılmasına sebep olmuştur. Hayali Bey’in de şiirlerinde sıklıkla bu
teşbihi kullandığını görmekteyiz. Örnek bir beyit verecek olursak:
“Derd okların ol kaşı keman cânuma atdı
Bir gün demedi bunu dahi Tanrı yaratdı”
Yazımızın giriş kısmında da belirttiğimiz gibi sevgili acımasızlığı ile
tanınmaktadır divan edebiyatında. Bu durumda kaşın yay olarak düşünülmesi,
sevgiliye aşığa ok atabilmesi için fırsat tanımaktadır. Beyitte de söylendiği
şekliyle sevgili hiç acımadan yay kaşlarını kullanarak aşığın canına kasteder.
Sevgiliyi bir savaşçı gibi algılamamıza neden olan bu tür beyitlerde yay’a tenasüplü
bir şekilde, çoğu kez kirpikler kastedilerek ok, hadeng, peykan kelimeleri de
kullanılır. Özetle, neredeyse bir savaşçı olarak tahayyül edilen sevgilinin
güzellik unsurları da onun elinde bir nevi savaş aletlerine dönüşmektedir,
kaşta olduğu gibi.
Kılıç:
Eski inanışlara göre
hazineleri kılıç ile tılsımlamak, onların muhafazasını sağlamaktadır.
Sevgilinin yüzü de bir hazine sayıldığından, kaşları yüzü koruyan kılıçlar
olarak nitelendirmiştir Hayali Bey.10 Burada sevgilinin bir başka
güzellik unsuru olan yüzün, kaşlar ile birlikte kullanımı söz konusudur:
“Genc-i cemalün üstüne konmuş tılısm ile
Bu vechden dedüm ol iki
ebruvâna tîğ”
Mihrâb:
“Kaş
bazen bir mihrab, kıble veya secde-gah yani mesciddir. Aşık böylece sevgilinin
cemaline yönelir.”11 Hayali Bey’in de kaşı mihraba teşbih ederek
kurduğu bir beyit şöyledir:
“Mihrab kaşun içre gözün olalı imam
Kılmağ içün vuzu’ bana hûn-ı ciğer yeter”
“Mihraba benzeyen kaşının
içinde gözün imam olalı beri, bana abdest suyu olarak ciğer kanı yeterlidir.”12
Sevgilinin kaşının mihraba, gözünün ise imama benzetildiği bu beyitte yine
sevgilin acımasızlığı anlatılmaktadır aslında. Çünkü sevgilinin kaş ve gözü o
derece yaralamıştır ki aşığı, abdest almak için aşığın ciğerinden dökülen
kanlar yeterli olacaktır. Hayali Bey’in burada kaşı diğer bir güzellik unsuru
olan gözle birlikte kullandığı görülmektedir.
Karga:
Aşıklara zulmetmeyi seven sevgilinin saçları bir kement gibi aşıkları
avlamakta, perişan etmekte, onların gönüllerini çelmektedir. Bu anlamda
sevgilinin saçları avcı kuş olarak anılabilmektedir. Bir beyitte Hayali Bey,
saçları avcı kuş, siyah rengi dolayısıyla kargaya benzettiği kaşları ise bu
avcı kuşun kurbanı olarak tasvir etmiştir:
“Zülfün kim oldı kaşunun üstinde âşikâr
Bir şâhbâzdur ki anı zâğa saldılar”
Yukarıdaki beyitte kurban yerine konulan
kaşların, Hayali Bey’in başka beyitlerinde aşıkları avlayan özelliğinden dolayı
avcı bir kuş olarak da kabul edilen sevgilinin gözlerinin kanatlarına, ya da
bizzat avcı kuşların kendisine benzetildiği görülmektedir.
Yazı:
Sevgilinin parlak yüzünün kitap sayfalarına benzetilmesi, kaşların da bu
sayfa üzerindeki yazılara benzetilmesini olanaklı kılmıştır. Mürekkebin
renginin siyah olması ve mürekkebe misk katılması, kaşın siyah ve misk kokulu
oluşuyla bağdaştırılmış ve bu şekilde yapılan benzetmeler beyitlerde yerini
almıştır.13 Hayali Bey’in sevgilinin kaşını yazıya benzeterek
oluşturduğu bir beyit şöyledir:
“Misk ile kâfurdan levh üzre ebrûlar
mıdur
Yâ güzellik şûhluk alnunda yazular mıdur”
Balık:
Sevgilinin yanağının su
olarak düşünülmesi, kaşların da şekil olarak balıklara benzetilmesine olanak
tanımıştır. Balıkların birbirleriyle savaştıkları vakit kanlarının su yüzüne
çıkması, sevgilinin sinirlenip kaş çatması ve dolayısıyla yanaklarının kırmızılaşmasına
işaret sayılmıştır.14 Bu minvalde Hayali Bey’in bir beyiti şöyledir:
“Çatsa iki kaşını al olur ârız-ı yâr
Kan tutar su yüzünü mâhîler uğraşında”
Râ:
Kaşın eğriliğine gönderme yapmak için kullanılan
benzetmelerden biri de Arapçadaki râ harfidir. Hayali Bey bu teşbihi şöyle dile
getirmiştir:
“Kametüm râ kaşlarun fikriyle oldu dâl-i derd
Söylesem derdâ ki uğratmaz beni oralara”
Kaşların fikriyle aşığın boyu dal-i derd olmuş, yani aşığın beli bükülmüştür.
Derd işarettir ki. “oralara” deyişiyle hem oralar hem de o râ gibi olan kaşlar
kast edilir.15
Yukarıda örnek beyitlerle
göstermeye çalıştığımız benzetmeler Hayali Bey’in kaş söz konusu olduğunda
sıklıkla başvurduğu ifade biçimleridir. Ama bunların dışında Hayali Bey kaşı, “tel, na’l, sırât, tâk, zünnûn, keşti, siper,
siyâsetgah-ı İbrahim, kol, dalga, siyeh-gûş” gibi kaş ile şekilsel ve bağlamsal
ortak noktaları olan başka unsurlara benzeterek de ifade etmiştir.16
Zengin bir teşbih yelpazesiyle kaşı şiirinde kullanan Hayali Bey, bu tür
sevgiliye dair beyitlerinde daha çok beşeri aşkı anlatmıştır.
III. Hayalî Bey Divanında Kirpik
Divan edebiyatında sevgilinin kirpikleri
şu özelliklere haizdir: “Müje ve müjgan adları altında kirpikten bahsedilirken
onun gamze gibi yaralayıcı ve öldürücü vasıfları söylenir. Kirpik, oklarını
aşığın üzerine salar. Kirpikler göz kapaklarına saf saf dizilirler. Saç ve kaş
gibi karadırlar. Aşık, kirpiğin saldığı oklara hedef olmak ister. Kirpik,
yerine göre kılıç veya hançer olabilir.”17 Hayali Bey’in de genel
olarak kirpik kullanımında bu anlamları takip ettiğini görüyoruz.
Ok:
Kaş
bahsinde de belirtildiği gibi, kaş ve kirpik ikilisinin hem şekilsel olarak yay
ve ok ikilisine çokça benzemesi, hem de sevgilinin avcı ve kıyıcı özellikleri
göz önüne alındığında ona ait bu güzellik unsurlarının birer savaş aleti olarak
tasavvur edilmelerindeki uygunluk, divan edebiyatında bu ikiliyi neredeyse
ayrılmaz hale getirmiştir. Bu nedenle divan şairleri bu ikili benzetmeyi
sıklıkla kullanmışlardır. Hayali Bey’deki kirpik kullanıma bakarsak:
“Tîrün ey kaşı keman geldükçe sahn-ı sineme
Sadr-ı dilde cân ana
teklüf edüp yer gösterür”
Adeta
savaşçı olarak hayal edilen sevgili, oklarıyla aşığı yaralar. Eziyet dahi olsa
sevgiliden gelen her şeye razı olan aşık ise bu durumdan üzüntü duymaz. Hatta,
kirpik oku gönüle vuslat va’d etmişti, acaba o lütfunun zamanı gelmedi mi”
diyerek sabırsızlanır.18
Kılıç:
Kirpiğin yaralayıcı, öldürücü özelliğinin olması, onun kılıç olarak
adlandırılmasına müsade etmiştir. Sevgilinin gözleri kılıçlarla kuşatılmış veya
sevgilinin kirpikleri aşığın kanını akıtmak için hazır bulunmaktadır. Hayali
Bey bir beyitte kirpik-kılıç benzetmesini şu şekliyle kullanır:
“Müjen hançereri reşkî belinin bükdü şemşiîrün
Görel’den kaşlarun câna kemânun başı kayudur”
Kılıcın eğik oluşunu güzel bir sebebe dayandıran şair, kılıcın kirpiğe özenmekten
ötürü belinin büküldüğünü söyler.19 Ok örnekli beyitte olduğu gibi,
şekil yönünden savaş aletlerine benzerlikleri ve aşığı öldürücü sıfatları
sebebiyle kirpik, kaş ile birlikte uyumluluk içinde kullanılmıştır bu beyitte
de.
Cellâd:
Sevgilinin, aşığın mahvını isteyen, onu perişan eden bir hayal olarak
tanımlandığından söz etmiştik. İşte bu sevgilinin güzellik unsuru olan kirpik,
kan isteyen bir cellad olarak da tasavvur edilebilmektedir. Hayali Bey’in
kirpiği cellad benzetmesiyle kullandığı beyit şöyledir:
“Dem geçer mi kim müjen cellad olup kan
istemez
Lahza mı var kâkülün
halüm perişan istemez”
Sevgilinin acımasızlığına
gönderme yapan şair, onun kirpiklerini her daim kendisinden kan isteyen bir
cellad olarak tasvir etmiştir. Üstelik kirpiğin saç ile birlikte kullanılması tesadüfi
değildir. Saçın aşığı perişan edici özelliğine gönderme yapılarak, kirpikler
ile beraber aşığın mahvını istedikleri söylenmektedir nihayetinde.
Karınca:
Karıncanın bulduğu yemleri
yuvasına taşıması gibi, kirpik de karıncaya benzetilerek sevgilinin hayalini
aşığın vücuduna ulaştırmaya çalışır. Hayali bir beyitte bu teşbihi şöyle ifade
eder:
“Fikr-i hâlün müje gözden ten-i sad-çâke çeker
Mûr kim dane bula kûşiş eder hake çeker”
Divan edebiyatında sevgili oldukça yüce ve erişilmez kabul edilir. Bu
anlayışın izleğinde, aşığın hiçbir zaman net bir biçimde sevgilinin yüzünü
göremediğini, ona ulaşamadığını bilmekteyiz. En fazla onu bir an için görmüş
olabilen aşık, sevgilinin bu görüntüsünü gözünde korumaya çalışır. Bu bilgiyle
birlikte beyit ele alınırsa, karıncanın taneyi yuvasına taşıması gibi, kirpiğin
de aşığın gözündeki sevgili hayalini aşığın bedenine taşımaya çalıştığı
anlatılmaya çalışılmaktadır. Dolayısıyla kirpik-göz ikilisinin, şekilsel ve
anlamsal açıdan birlikteliğinin ince bir hayal üzerine işlendiğini
söyleyebiliriz.
IV.
Sonuç
Divan
edebiyatının en önemli temalarından biri olan aşk, şahısların aralarında
duydukları kuvvetli duygular ve bunların hikaye edilişi şeklinde konu olmaz
divan şiirine. Halihazırdaki bir perspektiften sınırları çizili bir anlatıdır
aşk. Aşık, daima tek taraflı bir şekilde sevgiliye hayrandır ve her an canını
onun için vermeye hazırdır. Aşığın bu tavrına mukabil sevgili ise olabildiğince
acımasız, gaddardır aşığa karşı. Üstelik söz konusu sevgili bir tane, bu
sevgilinin peşinde ona pervane olan aşıklar sayıca epey fazladır.
Aşığın sevgiliye hayran hale gelmesi, ona bağlanması sevgilinin güzellik
unsurları sayesindedir ki, her biri sevgili gibi kan dökmeye, aşığı yaralamaya,
ona eziyet etmeye çoktan gönüllüdür. Bizim bu metinde ele aldığımız kaş ve
kirpik de aynen bu beyandaki gibi genellikle aşığa sıkıntı veren unsurlarlar
olarak betimlenmiştir divan edebiyatında. Çoğu kez bir savaş aleti görünümünü
alan kaş ve kirpik, başka benzetmelerle kullanılsalar dahi, aşığa eza etmekten
geri durmayan tavırlarını hep korumaktadırlar.
16.
yüzyılın önemli şairlerinden olan Hayali Bey’in kaş ve/ya kirpiği merkeze
alarak kurduğu beyitlerini incelediğimizde, divan edebiyatındaki sevgili ve
aşık konumlarının korunduğunu söyleyebiliriz öncelikle; sevgili ulaşılmaz ve
onun etki alanından çıkamayan aşık. Bu anlamda Hayali Bey’in kaş ve kirpiği, divan
edebiyatının geleneksel yapısı içinde acımasız addedilen sevgilinin aşığa zarar
vermede kullandığı birer aleti, aracı olarak tasavvur etmeye ağırlıklı olarak
devam ettiğini söyleyebiliriz.
_______________________________________________________________
_______________________________________________________________
1-2-3. TDV İslam Ansiklopedisi, Ömer Faruk Akün (İstanbul: TDV Yayın ve Matbaacılık, 2006), “Divan Edebiyatı” maddesi.
4-5. İskender Pala, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü (İstanbul: Kapı Yayınları, 2013), 402.
6. TDV İslam Ansiklopedisi, Cemal Kurnaz (İstanbul: TDV Yayın ve Matbaacılık, 2006), “Hayali Bey” maddesi.
7. İskender Pala, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü (İstanbul: Kapı Yayınları, 2013), 130.
8-9. Cemal Kurnaz, Hayali Bey Divanının Tahlili (Ankara: Kurgan Edebiyat Yayınları, 2012), 151.
10. Cemal Kurnaz, Hayali Bey Divanının Tahlili (Ankara: Kurgan Edebiyat Yayınları, 2012), 152.
11. İskender Pala, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü (İstanbul: Kapı Yayınları, 2013), 131.
12. Çavuşoğlu, Mehmed, Hayâlî Bey ve Divânı’ndan Örnekler (Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları,1987), 115.
13-14-15. Cemal Kurnaz, Hayali Bey Divanının Tahlili (Ankara: Kurgan Edebiyat Yayınları, 2012), 153.
16. Cemal Kurnaz, Hayali Bey Divanının Tahlili (Ankara: Kurgan Edebiyat Yayınları, 2012), 159.
17. İSkender Pala, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü (İstanbul: Kapı Yayınları, 2013), 277.
18. Cemal Kurnaz, Hayali Bey Divanının Tahlili (Ankara: Kurgan Edebiyat Yayınları, 2012), 159.
19. Cemal Kurnaz, Hayali Bey Divanının Tahlili (Ankara: Kurgan Edebiyat Yayınları, 2012), 160.
KAYNAKÇA
Çavuşoğlu,
Mehmed. Hayâlî Bey ve Divânı’ndan Örnekler. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları,1987.
Kurnaz, Cemal. Hayalî
Bey Divanının Tahlili. Ankara: Kurgan Edebiyat Yayınları, 2012.
Pala,
İskender. Ansiklopedik Divan Şiiri
Sözlüğü. İstanbul: Kapı Yayınları, 2013.
TDV
İslam Ansiklopedisi. Cemal Kurnaz. 17 Cilt. İstanbul: TDV Yayın ve
Matbaacılık, 2006.
TDV
İslam Ansiklopedisi. Ömer Faruk Akün. 9 Cilt. İstanbul: TDV Yayın ve
Matbaacılık, 2006.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder