21.10.2015
HARİTADAN HAYATA GEÇEN BİR NOKTA
Bir yazarın belki de temel
sorunsallarından biri olan “insan niçin yazar” meselesi, Sait Faik’in “Haritada Bir Nokta” öyküsünde
karşımıza çıkmaktadır. Ağırlıklı olarak birinci tekil şahıs anlatıcının ağzından
dinlediğimiz öykü, “yazmasam deli olacaktım”1 gibi oldukça vurucu
bir cümle ile sona ermekte ve anlatıcı vasıtasıyla bir yazarın aslında yazı
serüvenine niçin giriştiğini bir nevi açıklamaktadır.
Hikayenin
başından itibaren, öykü öznesinin adeta ütopik bir düşünceyle “ada” ve ada
insanlarına karşı büyük bir sempati beslediğini görmekteyiz. Öyle ki harita
üzerinde herhangi bir ada sembolünü görmesiyle onun içindeki “… dostluklar,
sevgiler, bir karıncalanmadır başlayıverir.” Haşin “tabiat; [dahi] çoğunca
dosttur [orada] ” (192). Gözüne ilişsin diye odasına astığı haritadaki adaların
hayaliyle “fırtınaları, rüzgarları, uğultuları, köpek balıklarını, sonra
birdenbire adanın namuslu insanlarını hatırlayıverir” ve kendisini herhangi bir
adaya yerleşmiş olarak düşler (193).
Ve nihayet anlatıcı orta yaşlara erdiğinde
kendisini “asıl yuvaya” dönmüş olarak bulur. Fakat artık o ne çocukluğundaki ne
de gençliğindeki halindedir. “Yaşamıştım. Cebim para görmüştü. Kadın görmüştüm.
Şehvet tatmıştım. Kumar görmüştüm. Hırsızlık, mahpushane görmüştüm… Sevmiş, sevilmiştim. İşte bitkin, yorgun, işte hepsini hepsini
yitirmiş; gittiğim motorla yine geri dönmüştüm” (195). Ada ve ada insanlarına
aynı ütopik duygularla yaklaşan anlatıcı, yaşadıklarından ötürü artık kendisini
masum bulamamakta ve kaybettiği her şeyi “… insanlığı, cesareti, sıhhati,
iyiliği, safveti, dostluğu, alın terini, sessizliği yeniden bulacak; belki yeniden bir adam olamasa bile ... mahcup ölümü bekleyecek[tir]" (196). Hatta iyi bir insan olma yolunda, şöhret düşkünlüğüne bağlayıp kötü bir huy olarak tanımladığı "yazmak arzusuna" dahi son verecektir.
Kitabî bilgiden sıyrılarak hayatın bizzat
kendisini yaşayan ve onun içinde iyi-kötü kavramlarının sınırlarında dolaşan
anlatıcının adada, ütopik düşüncelerinden insanlar ve hayat hakkındaki gerçekliğe
geçişi çok da uzun sürmez. Öncelikle buradaki insanların, kendisini
sevmeyecekleri ve balığa çıktığı takdirde hakkında pek çok dedikodu
söyleyecekleri yargısına varır, fakat bu “en büyük kusurlarını müsamahasızlıklarında
bularak mahcup sevecek[tir]” yalnızca (197).
Asıl kırılma anı ise balıkçıların pay
meselesinde yaşanacaktır. Balıkçı tayfasına dışarıdan belki bir balık
alabilirim ümidiyle katılıp “içten bir sevgi ile” çalışan yabancıların
dışlanışı ve bir balığın bile kendilerine fazla görülmesi, buna mukabil onların
haklarını savunan pek az sayıda kimsenin bulunması anlatıcıyı düşlediği
hayallerden uyandırıverir.
Adada dahi olsa bile “insan”ın ağır basan
kötücül yönüne bizzat şahit olup, insana dair umutlarını bir çırpıda yitiren
anlatıcı daha fazla dayanamayarak koşup kalem kağıt alır ve kalemi yontar. Yazmasa
deli olacak raddeye gelmiştir. “Yazmak”, artık ne şöhret vesilesi ne de insan
hırsının açığa çıkması şeklinde yorumlanır anlatıcı tarafından. Hayatın
acımasızlığının ve insanın ne saf iyi ne de saf kötü olarak düştüğü
çelişkilerin ifade edilmesi halini almıştır “yazmak”. Bu anlamda bir yazar
için, insan var olduğu sürece devam edecek olan insanlık hallerini ve hayatın
gerçekliğini kabullenmenin, anlamaya çalışmanın bir yolu olarak artık tek çıkış
noktasıdır “yazmak”.
_________________________________________________________________
1. Sait Faik Abasıyanık, Havuz Başı Son Kuşlar (Ankara: Bilgi Yayınevi, 1970), 200. Bu yazıda “Haritada Bir Nokta” öyküsünden yapılacak alıntılar, metinde parantez içinde sayfa numarası verilerek gösterilecektir.
KAYNAKÇA
Abasıyanık,
Sait Faik. Havuz Başı Son Kuşlar.
Ankara: Bilgi Yayınevi, 1970.
Çok güzel bir yazı.. hikayeyi okumadan bir analiz okuyor olmak da ayrıca çok faydalı oldu, emeğine sağlık ❤️
YanıtlaSilmodern turk edebiyatında kısa hikaye dersi için bahsi geçen hikayeye yazdığım okuma raporuydu Eda'cım :)
Sil