8 Şubat 2016 Pazartesi

Leyla Erbil’in “Diktatör” öyküsü üzerine yakın okuma.

10.12.2015
TKL 433 | Hicret Osta
Aile “Diktatör”lüğü
     Türkçe edebiyatın modern öykü halkasına özgün örneklerle katkıda bulunan Leyla Erbil, “Diktatör” isimli öyküsünde aile bireylerine yüklenen toplumsal ödevlere ve hatta aile kurumunun bizzat kendisine eleştirel bir şekilde yaklaşır. Bahsi geçen öykü ile, hem içerik hem de bu farklı sayılabilen içeriğin anlatımına uygun olarak biçim değişikliğine giden Leyla Erbil, okuru adeta yadırgatan bir eser ortaya koymuştur. Bu bağlamda, yakın okuma yapacağım “Diktatör” öyküsünde karakterleri merkezi alarak Leyla Erbil’in getirdiği toplumsal eleştiriyi ve biçimsel değişimleri incelemeye çalışacağım.
     Küçüklüğünde üvey annesinin elinde dayakla büyümüş Hıdır başkarakter iken, onun bu çileli büyüyüşüne şahit olup geçmişi hatırlamak istemeyen üvey kardeş Hüsrev, Hıdır’ın karısı ve iki kızı öyküde geçen diğer belirgin karakterlerdir. Öykü, bu karakterlerin yer yer diyaloglarıyla yer yer de iç konuşmaları ile örülüdür. Bu konuşmalar aracılığıyla sevgi ve şefkat bağlarıyla kurulu olmasını beklediğimiz “aile”nin, kurallara dayalı bir iktidar mücadelesinden ibaret, adeta mekanik bir devlet yapısı gibi temellendirildiğini görürüz. “Mutlu kişiler olarak yaşayabilmek” için, aile bireylerinin “iş bölümü”nde paylarına düşen görevleri yapmaları şarttır.1 Aksi halde üstünlük karşı tarafa geçer. Hüsrev ile konuşmaya dalarak kızlarının oyun saatini “salt dört dakikacık” geçiren Hıdır, kızlarından büyük bir ricayla af diler. Çünkü “bunun cezası ölüm olabilir” ki, bu da iktidarı kaybetmek anlamına gelir (75). İktidar hakimiyetini kendi aleyhine aile bireylerine kaptırmaktan korkan Hıdır, bu konudaki tedirginliğini Hüsrev’e şöyle aktarır: “Benim yaptığım her hata yüzünden benden bir istekte bulunmaya hakları olur, benden üstün bi duruma geçerler” (76).
     Kızlarının bir gün ceza olarak kendisinden ölmesini isteyeceklerini düşünerek korku duyan Hıdır, karısının tesellisi ile karşılaşsa da tam olarak sakinleşemez. Bu durumda Hıdır’ın karısına “peki siz bi sorumluluk altında değil misiniz onlara karşı” sorusunu yönelten Hüsrev’in kadından aldığı cevap da dikkat çekicidir: “Yasaları çıkarmakta benim hiç bi yerim olmadı” (76). Kadının toplum yapısı içinde ailedeki silik konumuna işaret eden Erbil, aile içi oluşturulan yasalarda kadının etkisiz haline dikkat çeker. Fakat öykünün devamında, düzenin bir şekilde ailede bile ezdiği kadının yani annenin/eşin çıkarmada yeri olmadığı yasaları korumaktaki ısrarcı tutumuna eleştiri getirilerek, toplumsal cinsiyet algısının altı oyulur.
     Aile mutluluğu denilen şeyin belki de aile diktatörlüğünden başka bir şey olmadığını ima eden yazarın biçim açısından da yıkıcı yenilikler getirdiği görülür. “Her yanı birbirine dolanmış bakarak önüne vahlanıyordu” cümlesinde olduğu gibi sentaksta yapılan değişiklikler, ya da “çekintisiz” gibi öztürkçeyi anımsatan daha yapay kelimeler ile okuru yadırgatan içeriği besleyen bir biçim kurmuştur Leyla Erbil bu öyküsünde.
     Sonuç olarak “Diktatör” öyküsünde, ulusal devlet kurma yolunda yüceltilen “aile” kavramının karakterler aracılığı ile altı oyularak, bu kavramın gerçekte ne olabileceğine dair farklı bir bakış açısı biçimsel değişiklikler ile sunulmuştur, diyebiliriz.
____________________________________________________________
1.     Leyla Erbil, Hallaç (İstanbul: Can Yayınları, 1988), 70. Bu yazıda “Diktatör” öyküsünden yapılacak alıntılar, metinde parantez içinde sayfa numarası verilerek gösterilecektir.

KAYNAKÇA

Erbil, Leyla. Hallaç. İstanbul: Can Yayınları, 1988.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder